Evrendeki her şeyin birbiri ile ilintili ve iç içe (holistik, bütüncül, bütünsel) olması: Bir elmanın varoluşunu bütün evreni ele almadan değerlendirmemiz mümkün değildir, çünkü elmanın var olabilmesi için su, toprak, güneş ve hava ile birlikte var olması gerektiğini gözlemleriz. Suyun, güneşin, toprağın ve havanın olması için de tüm evrenin dengede olması gerekir, örneğin güneş ancak bütün galaksi sistemleriyle beraber var olabilir.
O halde buradan, bir nesnede gözlemlediğimiz bütün özelliklerin kaynağı, bütün evrendeki var oluşun ve onların tüm özelliklerinin de kaynağı olmalı sonucuna varabiliriz. Ve yine gözlemlediğimiz kadarıyla böyle bir kaynak, evrenin içinde ya da evren cinsinden bir varlıkta mevcut değildir. O halde o kaynak, madde ötesinde (transcendental) olmalıdır.
Ayrıca, evrende gözlemlediğimiz tüm var oluşlar, zaruri olmayan, varlıkları mümkün olan (yani var olabilirler de olmayabilirler de) şeylerdir, nitekim bir an var bir an yokturlar, ya da başka bir formda/şekilde vardırlar ve kendilerinin var olup olmayacaklarını tercih edemezler. Bu mümkün varlıkların var olmalarını tercih edecek bir Zat var olmalıdır. O Zat ise evren cinsinden olmamalı, yani evrendeki varlıklar gibi varlığı mümkün olan olmamalıdır. Aksine varlığı zaruri ve kendinden olmalıdır, yani Vacib'ul Vucud olmalıdır.
Bu düşünce akışı bizi maddeyi gözlemlerken Mutlak (evren cinsinden olmayan, sınırsız, zaman ve mekânla sınırlanamayan, zaman ve mekânın ötesinde, zaman ve mekândan münezzeh, hem zamanın hem mekânın Yaratıcısı) bir Zat’la bağlantıya sokar, bizi maddelerin arasındaki yatay sebep-sonuç ilişkilerinde boğulmaktan, sınırlanmaktan ve kısıtlanmaktan kurtarır. Bu bağlantı ise evrenin kaynağını yine evrende arayan Panteizm ile bu yaratılışın Kaynağı madde ötesinde olmalıdır ve bu Zatın özellikleri (esması) evrendeki yansıması olan özelliklerin cinsinden olmamalıdır, Mutlak olmalıdır, diyen Monoteizm arasındaki temel farkı bildirir.
Sonsuz-Mutlak farkı: Sonsuzluk vs Mutlakiyet
>>>Uygulama örneği:
Evrendeki bütünlüğü, içiçeliği ve çeşitliliği gözlemleyip önce transcendental bir kaynağa sonra Vacib'ul Vücut bir Zat'a ulasan tefekkürün içine girdikçe, Allah'ın şu isimlerini {ya Ahad (Tek), ya Wahid (Bir), ya Fard (Eşsiz Benzersiz), ya Witr (tek), ya Samad (her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan)} zikretmek.
Ahadiyet ile wahidiyet arasındaki fark ve anlamları için bkz: [F1] en asagida.
Bu Zat’ın ve O'nun esmasının Mutlak olduğunu anladığımızda ise, gülün güzelliğinde, gülün varlığının ve güzelliğinin kaynağı olan Khaliq-i Mutlak (Mutlak Yaratici )ve Jameel-i Mutlak (Mutlak Guzellik Sahibi ve Kaynagi) ile, anne kedinin yavrusuna gösterdiği merhamette Rahim-i Mutlak ile, elmanın rızık oluşunda Rezzak-i Mutlak ile, canlılardaki hayat ve ölüm özelliklerini gözlemlediğimizde Hayy-ı Mutlak ve Mumit-i Mutlak ile, güneşin aydınlatıcılığında Nur-u Mutlak ile tanışırız. Ve böylece tüm varlığın Mutlak Kaynağı olan Yaratıcıyla, O’nun yaratılışı olan kâinatın özelliklerini gözlemleyerek tanışırız ve bu şekilde O'nun varlığına ve birliğine şehadet ederiz.
>>>>>Bu tefekkür ve zikr ise modern hayatın sorunlarını çözebilmek adına bize şöyle kolaylıklar sağlar;
Bütün insanların bir bedenin azası olduğu düşüncesi, bugün enaniyeti merkeze alan bakış açısını yıkar ve yerine insanlar öteki/benden tamamen bağımsız bireyler değiller, onlar benim uzantılarım, onlar acı çekerse ben de çekerim bilincini yerleştirir (Muhammad asm'in, benim ümmetim bir vücudun azaları gibidir, bir yerde problem olsa tüm vücut acı çeker diye vurguladığı gibi) ve bireyselci (individualistic) bakış açısı ile toplulukçu (collectivistic) bakış açısı arasında güzel bir denge kurulmasını sağlar.
Modern dünyada insanların birlik beraberlik hisleri içinde yaşamaları için korku siyaseti kullanılmakta ya da ortak düşmanlar tanımlanmaktadır. Böylece ancak fraksiyonel bir birlik anlayışı oluşmaktadır, yani Kürtlere karşı Türklerin, Beşiktaşlılara karşı Galatasaraylıların birleşmesi gibi. Fıtraten ihtiyaç duyduğu tüm yaratılışla birlik beraberlik duygularını hissedemeyen insanlar ise kendilerini sürekli olarak diğer insanlarla kıyas ederek ve dikkatleri üzerine çekmeye çalışarak yaşamakta ve böylece üzerlerine ağır yükler yüklemektedirler. Kavmiyetçiliğin, milliyetçiliğin, ırkçılığın, aşiretçiliğin adeta bir virüs gibi tüm dünyaya yayılması ve neredeyse tüm insanların bu bölünme siyaseti üzerinden yönetilmesi, insanlıktaki birlik ve bütünlük algısının çarpıtılmasının bir sonucudur. Fanatik takım, siyasi parti taraftarlığı, ulus milliyetçiliği gibi şeyler hep tüm yaratılışla birlik hissetme ihtiyacımızın dengesiz tezahürlerinden ibaret diyebiliriz. Bu yükü kaldıramayan insan, yalnızlık ve yetersizlik hisleriyle uyuşturucu, alkol, sigara, egzersiz, işkolik olma gibi bağımlılık yapan alışkanlıklar edinir. (“Easy to Love Difficult to Discipline”, by “Becky A. Bailey” kitabından bir alıntıya dayanarak uyarlanmıştır.)
Benzer bir sonucu insanın bedeni ile olan ilişkisi üzerinden de gözlemlemek mümkündür. Eski hekimler insan vücudunu bir bütün olarak ele alıp, hastalıkları bulundukları lokal yer ile sınırlamayıp tüm vücut sistemini düzenleyecek şekilde tedaviler uygularken, modern tıp insan bedenini çok parçalı şekilde ele almakta bu nedenle lokal çözümler uygulamakta ve hastalıklar yer değiştirmek sureti ile devamlı olarak nüksetmektedir.
http://pan-cck.blogspot.com/2012/12/geceayi-goruyorsam-ay-benimdir-benim.html
Allah'ın Vacib'ül Vücut (varlığı kendinden olan, zaruri olan, başkasının tercihine bağlı olmayan) ve Mutlak (sinirsiz, zaman ve mekândan münezzeh) olması anlayışı "Allah'ı kim yarattı", "O'ndan önce ne vardı", gibi soruların iç çelişkisini anlamamız açısından önemlidir.
-----------
Buraya kadar olan kısımda afakta (dış dünyada/evrende) mana-yı harfi bakış açısının uygulanmasına deginmis olduk. 18 Mayis dersinde bu konuyu daha detayli tartistik. Bir sonraki hafta (26-27Mayis) enfüste (insanın kendisinde) mana-yı harfi uygulamasını konuşmaya başladık. Bilahare, nesnelere (3 boyutlu fotografik kesitlere) zaman boyutu ekleyerek (geçmiş, gelecek) olaylara mana-yı harfi bakış açısını da ele aldik.
18 Mayıs 2015 (1.1&1.2) ses kaydı: http://yourlisten.com/LoudThinking/5182015halaqa
---------
--> BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN TIKLAYINIZ: Afaki tefekkürlere zikr örnekleri
---------
[F1]Ehadiyet ile vahidiyetin anlamları ve aralarındaki fark için Dr Ali Mermer'in bu yazisinin ozellikle "sonuc" kismi:
http://ha-mim.org/dusunme-dusturlari-dustur-5
ve Dr Cuneyt Simsek'in "Hayvani Aci veya Ser Sorunu" makalesinin ozellikle 6. sayfasinda "2. Allah’ın her şeye karşı hususî bir rahmeti ve inâyeti vardır" baslikli paragraf:
http://ha-mim.org/wp-content/uploads/pdf/Hayvani-Aci-ve-Ser-Sorunu.pdf
ve bir alinti, bkz. Nursi'den:
http://www.erisale.com/#content.tr.1.31 Asagidaki paragrafi bu linkten takip edebilirsiniz. Linkte interaktif bir osmanlica turkce sozluk var, yani mouse'i uzerine getirince kelimenin karsiligi gorunuyor.
İKİNCİ SIR
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş ziyasıyla hadsiz eşyayı ihata ediyor. Mecmu-u ziyasındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için gayet geniş bir tasavvur ve ihatalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vasıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber, ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfâtıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi, güneşin ziya ve hararet ve ziyadaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyatlarının herbirisi dahi umummu kabilindeki şeyleri ihata ediyor. Öyle de, وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى 1 temsilde hata olmasın, ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta,hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi, vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudatla alâkadar herbir ismi, bütün mevcudatı ihata ediyor.
--> BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN TIKLAYINIZ: Afaki tefekkürlere zikr örnekleri
O halde buradan, bir nesnede gözlemlediğimiz bütün özelliklerin kaynağı, bütün evrendeki var oluşun ve onların tüm özelliklerinin de kaynağı olmalı sonucuna varabiliriz. Ve yine gözlemlediğimiz kadarıyla böyle bir kaynak, evrenin içinde ya da evren cinsinden bir varlıkta mevcut değildir. O halde o kaynak, madde ötesinde (transcendental) olmalıdır.
Ayrıca, evrende gözlemlediğimiz tüm var oluşlar, zaruri olmayan, varlıkları mümkün olan (yani var olabilirler de olmayabilirler de) şeylerdir, nitekim bir an var bir an yokturlar, ya da başka bir formda/şekilde vardırlar ve kendilerinin var olup olmayacaklarını tercih edemezler. Bu mümkün varlıkların var olmalarını tercih edecek bir Zat var olmalıdır. O Zat ise evren cinsinden olmamalı, yani evrendeki varlıklar gibi varlığı mümkün olan olmamalıdır. Aksine varlığı zaruri ve kendinden olmalıdır, yani Vacib'ul Vucud olmalıdır.
Bu düşünce akışı bizi maddeyi gözlemlerken Mutlak (evren cinsinden olmayan, sınırsız, zaman ve mekânla sınırlanamayan, zaman ve mekânın ötesinde, zaman ve mekândan münezzeh, hem zamanın hem mekânın Yaratıcısı) bir Zat’la bağlantıya sokar, bizi maddelerin arasındaki yatay sebep-sonuç ilişkilerinde boğulmaktan, sınırlanmaktan ve kısıtlanmaktan kurtarır. Bu bağlantı ise evrenin kaynağını yine evrende arayan Panteizm ile bu yaratılışın Kaynağı madde ötesinde olmalıdır ve bu Zatın özellikleri (esması) evrendeki yansıması olan özelliklerin cinsinden olmamalıdır, Mutlak olmalıdır, diyen Monoteizm arasındaki temel farkı bildirir.
Sonsuz-Mutlak farkı: Sonsuzluk vs Mutlakiyet
>>>Uygulama örneği:
Evrendeki bütünlüğü, içiçeliği ve çeşitliliği gözlemleyip önce transcendental bir kaynağa sonra Vacib'ul Vücut bir Zat'a ulasan tefekkürün içine girdikçe, Allah'ın şu isimlerini {ya Ahad (Tek), ya Wahid (Bir), ya Fard (Eşsiz Benzersiz), ya Witr (tek), ya Samad (her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan)} zikretmek.
Ahadiyet ile wahidiyet arasındaki fark ve anlamları için bkz: [F1] en asagida.
Bu Zat’ın ve O'nun esmasının Mutlak olduğunu anladığımızda ise, gülün güzelliğinde, gülün varlığının ve güzelliğinin kaynağı olan Khaliq-i Mutlak (Mutlak Yaratici )ve Jameel-i Mutlak (Mutlak Guzellik Sahibi ve Kaynagi) ile, anne kedinin yavrusuna gösterdiği merhamette Rahim-i Mutlak ile, elmanın rızık oluşunda Rezzak-i Mutlak ile, canlılardaki hayat ve ölüm özelliklerini gözlemlediğimizde Hayy-ı Mutlak ve Mumit-i Mutlak ile, güneşin aydınlatıcılığında Nur-u Mutlak ile tanışırız. Ve böylece tüm varlığın Mutlak Kaynağı olan Yaratıcıyla, O’nun yaratılışı olan kâinatın özelliklerini gözlemleyerek tanışırız ve bu şekilde O'nun varlığına ve birliğine şehadet ederiz.
>>>>>Bu tefekkür ve zikr ise modern hayatın sorunlarını çözebilmek adına bize şöyle kolaylıklar sağlar;
Bütün insanların bir bedenin azası olduğu düşüncesi, bugün enaniyeti merkeze alan bakış açısını yıkar ve yerine insanlar öteki/benden tamamen bağımsız bireyler değiller, onlar benim uzantılarım, onlar acı çekerse ben de çekerim bilincini yerleştirir (Muhammad asm'in, benim ümmetim bir vücudun azaları gibidir, bir yerde problem olsa tüm vücut acı çeker diye vurguladığı gibi) ve bireyselci (individualistic) bakış açısı ile toplulukçu (collectivistic) bakış açısı arasında güzel bir denge kurulmasını sağlar.
Modern dünyada insanların birlik beraberlik hisleri içinde yaşamaları için korku siyaseti kullanılmakta ya da ortak düşmanlar tanımlanmaktadır. Böylece ancak fraksiyonel bir birlik anlayışı oluşmaktadır, yani Kürtlere karşı Türklerin, Beşiktaşlılara karşı Galatasaraylıların birleşmesi gibi. Fıtraten ihtiyaç duyduğu tüm yaratılışla birlik beraberlik duygularını hissedemeyen insanlar ise kendilerini sürekli olarak diğer insanlarla kıyas ederek ve dikkatleri üzerine çekmeye çalışarak yaşamakta ve böylece üzerlerine ağır yükler yüklemektedirler. Kavmiyetçiliğin, milliyetçiliğin, ırkçılığın, aşiretçiliğin adeta bir virüs gibi tüm dünyaya yayılması ve neredeyse tüm insanların bu bölünme siyaseti üzerinden yönetilmesi, insanlıktaki birlik ve bütünlük algısının çarpıtılmasının bir sonucudur. Fanatik takım, siyasi parti taraftarlığı, ulus milliyetçiliği gibi şeyler hep tüm yaratılışla birlik hissetme ihtiyacımızın dengesiz tezahürlerinden ibaret diyebiliriz. Bu yükü kaldıramayan insan, yalnızlık ve yetersizlik hisleriyle uyuşturucu, alkol, sigara, egzersiz, işkolik olma gibi bağımlılık yapan alışkanlıklar edinir. (“Easy to Love Difficult to Discipline”, by “Becky A. Bailey” kitabından bir alıntıya dayanarak uyarlanmıştır.)
Benzer bir sonucu insanın bedeni ile olan ilişkisi üzerinden de gözlemlemek mümkündür. Eski hekimler insan vücudunu bir bütün olarak ele alıp, hastalıkları bulundukları lokal yer ile sınırlamayıp tüm vücut sistemini düzenleyecek şekilde tedaviler uygularken, modern tıp insan bedenini çok parçalı şekilde ele almakta bu nedenle lokal çözümler uygulamakta ve hastalıklar yer değiştirmek sureti ile devamlı olarak nüksetmektedir.
http://pan-cck.blogspot.com/2012/12/geceayi-goruyorsam-ay-benimdir-benim.html
Allah'ın Vacib'ül Vücut (varlığı kendinden olan, zaruri olan, başkasının tercihine bağlı olmayan) ve Mutlak (sinirsiz, zaman ve mekândan münezzeh) olması anlayışı "Allah'ı kim yarattı", "O'ndan önce ne vardı", gibi soruların iç çelişkisini anlamamız açısından önemlidir.
-----------
Buraya kadar olan kısımda afakta (dış dünyada/evrende) mana-yı harfi bakış açısının uygulanmasına deginmis olduk. 18 Mayis dersinde bu konuyu daha detayli tartistik. Bir sonraki hafta (26-27Mayis) enfüste (insanın kendisinde) mana-yı harfi uygulamasını konuşmaya başladık. Bilahare, nesnelere (3 boyutlu fotografik kesitlere) zaman boyutu ekleyerek (geçmiş, gelecek) olaylara mana-yı harfi bakış açısını da ele aldik.
18 Mayıs 2015 (1.1&1.2) ses kaydı: http://yourlisten.com/LoudThinking/5182015halaqa
---------
--> BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN TIKLAYINIZ: Afaki tefekkürlere zikr örnekleri
---------
[F1]Ehadiyet ile vahidiyetin anlamları ve aralarındaki fark için Dr Ali Mermer'in bu yazisinin ozellikle "sonuc" kismi:
http://ha-mim.org/dusunme-dusturlari-dustur-5
ve Dr Cuneyt Simsek'in "Hayvani Aci veya Ser Sorunu" makalesinin ozellikle 6. sayfasinda "2. Allah’ın her şeye karşı hususî bir rahmeti ve inâyeti vardır" baslikli paragraf:
http://ha-mim.org/wp-content/uploads/pdf/Hayvani-Aci-ve-Ser-Sorunu.pdf
ve bir alinti, bkz. Nursi'den:
http://www.erisale.com/#content.tr.1.31 Asagidaki paragrafi bu linkten takip edebilirsiniz. Linkte interaktif bir osmanlica turkce sozluk var, yani mouse'i uzerine getirince kelimenin karsiligi gorunuyor.
İKİNCİ SIR
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş ziyasıyla hadsiz eşyayı ihata ediyor. Mecmu-u ziyasındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için gayet geniş bir tasavvur ve ihatalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vasıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber, ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfâtıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi, güneşin ziya ve hararet ve ziyadaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyatlarının herbirisi dahi umummu kabilindeki şeyleri ihata ediyor. Öyle de, وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى 1 temsilde hata olmasın, ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta,hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi, vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudatla alâkadar herbir ismi, bütün mevcudatı ihata ediyor.
--> BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN TIKLAYINIZ: Afaki tefekkürlere zikr örnekleri